4 Şubat 2009 Çarşamba

2003'ten beri vizyonda olan film..

Ben ne zaman birinin hayatına girsem, girdiğim süreç -tesadüftür ki- hep o insanın hayatının en kötü süreçlerinden biridir. Ya yakını biri ölmüştür, ya işsiz kalmıştır, ya depresyondadır, ya ailevi problemleri vardır, ya çok ciddi ilişkisinden yeni ayrılmıştır, ya ilişki yaşamak istemiyordur, hazır değildir bla bla.. Bu seçenekleri mantıkla uyumlu olarak daha da çoğaltmak mümkün..

Benim için ise durum tam tersi. Hayatımda nadiren de olsa birşeyler düzgün gitmeye başlamıştır veya en azından ben bunun için adımlarımı atmışımdır ki o insanı hayatıma sokmaya, onun hayatına girmeye karar vermişimdir. E hal böyle olunca 'cefakar' yönüm ağır basar ve çok kısa süreliğine de olsa yerden kesilmiş olan ayaklarımı yine asfalta teslim ederim. Ve en iyi bildiğim şeylerden birini devreye sokarım; 'fedakarlığımı'. Çalışmayı seven bünyemle kolları sıvar işe başlarım. Bu süreç geçsin de bir an önce (herkes gibi) hakettiğimiz mutluluğu yakalayalım diye yapmadığım şey kalmaz. 'Biz' olmuşuzdur ya bi kere, benim de sorunlarını aşmasında tuzum olması lazımdır. Ama sonu böyle olmaz. Hiç bir zaman da olmamıştır. O yemek hep 'tuzsuz' kalmıştır, ben onun hayatında olduğum ve olacağım sürece de hep 'tuzsuz' olarak kalacaktır. Sonra da kaçınılmaz son.. Sessizce taraflar iki ayrı yöne dağılacaktır..

'Cefasını sen çekersin sefasını başkaları sürer' sözü atalarımızın aklına düşerken acaba ben bundan önceki hayatımı mı yaşıyordum? Muhakkak beni parmakla göstermiş olmalılar, veya onların laneti üzerimde olabilir mi? Öyle olmalı çünkü bu insanlar beni hayatlarından bir sol ayak hamlesi ile attıkları zaman birden çiçeklenmeye başlıyorlar. Ya mükemmel bir iş sahibi oluyorlar, ya psikologları onları hayata döndürüyor, ya nirvanaya ulaşıp iç huzurlarını buluyorlar vs. ama ortak nokta; muhakkak hayatlarının aşkı ile tanışıyor ve uzun süre çoook mutlu oluyorlar.. Ben ise; ya hayatlarının görünmez kadını olaraktan tipex ile üzerime kalınca bir çizgi atılıyor ya da yine en iyi başardığım şeylerden biri olarak (her problemlerinde yanlarında olma kontenjanımdan dolayı olsa gerek) 'ağlanacak omuz gamze' levelına atlıyorum.. O zaman Polyanna karakterime bürünüp, başımızı 20 derece sola eğerek 'olsun, zaten alışkınım, sürprizlerle karşılaşmıyorum en azından, hep bildiğim son' diyelim de yazımız da burada son bulsun..

2009'da da yine aynı filmle huzurlarınızda olmak üzere...


P.S. Meliscim bu yazıdan sonra otizm'in hala yaşadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirsin. Hatta üzerinden geçelim; "Otizm üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır." sevgiler..

1 yorum:

audroxy dedi ki...

"Otistik çocukların çok azı erişkin olduktan sonra bağımsız yaşamakta, bunlardan bir kısmı bunda başarılı olabilmektedir" bazi sorularin cevaplari megerse vikipedi'deymis. blogunun adini "Gamze Abla Aglananak omuzda tek adres" filan diye degistir bence.

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 android. All rights reserved.
Blogger Template by