27 Şubat 2009 Cuma

we're in this together.

bir nefes alma biçimi.
gözlerini uykudan açma an'ı.
her sabah kendisine uyanılan belki de.
yeni bir gün mü var?
hayır.
o var.

12 Şubat 2009 Perşembe

istiyorum, istiyorum, istiyorum!

advance derecede ingilizce istiyorum.
advance derecede photoshop bilgisi istiyorum.
mümkünse quark express ve freehand de istiyorum.
cubase ve dance ejay'i öğrenmek istiyorum.
adobe premier kesinlikle istiyorum.
hobi olarak haftada bir bi stüdyoya girip şarkı söylemeyi,
ayda bir bi yarı-amatör tiyatro topluluğu ile sahne almayı,
bestseller kitapları haftasında bitirmeyi,
bütün entel-kuntel filmleri yalayıp yutmayı istiyorum.
ciddi ciddi spor yapmaya vakit ayırmayı,
bir kez olsun ispanya'da bulunmayı,
hayatımın bir dönemi büyükada'da yaşamayı istiyorum.
tüm bunları yaparken pijamayla yaşamak ve 3 öğün domatesli makarna yemek istiyorum.

yardımcı olabilecekler için müracaat bizzat şahsımdır.

11 Şubat 2009 Çarşamba

in Can Yücel we trust.

Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.

Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.

Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.

Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.

Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...

Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı..

Can Yücel

7 Şubat 2009 Cumartesi

trainspotting.

Günde 8 saat uyuduğunuzu varsayıyorum. Bunun yanısıra 3 öğün yemek için de toplam 1 buçuk saat harcadınız diyelim. 1 saat de boşaltıma verdim. Hadi 1 buçuk saat de kıyafetleri giy hazırlan çıkar, diş fırçala el yüz yıka,duş al, traş ol,tırnak kes gibi aktivitelerinize veriyorum, etti 12 saat ama tabi bunlar ''normal'' bir insan için ortalama baz alınan hesaplamalar. Siz gün içinde sıçmaya ve işemeye toplam 1 saatten fazla ayırıyorsanız bunu yanı sıra 8 saat değil de 12 saat uyuyorsanız ya da ben hergün duş almam gerekirse pis kokarım pazar günü topluca yıkanırım diyorsanız sizin için diyecek birşeyim yok malesef. Nitekim çalışan bir insansanız 8 saat de işinize harcayacaksınız yani günde 20 saatiniz gitti. geriye 4 saatiniz kaldı. Bu 4 saatin 2 sini güzel ülkemizde trafik problemi ''yok'' varsayarak size geri iade ediyorum, almamış gibi yaptım hadi gene iyisiniz. Bu demektir ki kendinize ayıracağınız sadece 4 saatiniz var. Artık amuda mı kalkarsınız, kafanızı götünüze mi değdirmeye çalışırsınız yoksa tavşanlar gibi üremeyi mi tercih edersiniz bilemem. Tamamen size kalmış.

Kısaca bunu aylara yıllara vuralım bakalım neler çıkacak. her 24 saatin 20 saati yani ayda 600 saat= 25 gün eder . Her 30 gününüzün 25 i bunlara gidiyor. Yıl bazında hesaplarsak her 365 günün 304.16 günü bu aktivitelere ayrılıyor.

60 sene yaşadığınızı varsayarsam, bunun 49.998 senesini yukarıda bahsettiklerimi yaparak geçiriyorsunuz. 60 senelik ömrünüzün sadece 10 senesi %100 sizin sayılabilir. Daha milyon tane ömür yiyici faktör sayardım ama o kadar da acımasız olmak istemedim.

Ha ayrıca diceksiniz ki şimdi haftasonları da mı çalışıyoruz ? o ekstrayı da çıkarıp denkleme ''stres'' denilen boku monte ettiğimizde hemen hemen aynı kapıya çıkıyor zaten. Uzun lafın kısası 2 gram yaşicaksınız onu da adam gibi yaşayın.


ALINTIDIR.

4 Şubat 2009 Çarşamba

it's complicated.

"Carrie: You do this every time! Every time! What? Do you have some sort of radar? Carrie might be happy, it's time to sweep in and shit all over it?

Big: What? No, no, I came here to tell you something. I made a mistake. You and I..

Carrie: You and I nothing! You can't do this to me again! You can not jerk me around!

Big: Carrie, listen to me. It is different this time.

Carrie: Oh, it's never different! It's six years of never being different! This is it! I am done! Don't call me ever again! Forget you know my number! In fact, forget you know my name! And you can drive up this street all you want... because I don't live here any more"

2003'ten beri vizyonda olan film..

Ben ne zaman birinin hayatına girsem, girdiğim süreç -tesadüftür ki- hep o insanın hayatının en kötü süreçlerinden biridir. Ya yakını biri ölmüştür, ya işsiz kalmıştır, ya depresyondadır, ya ailevi problemleri vardır, ya çok ciddi ilişkisinden yeni ayrılmıştır, ya ilişki yaşamak istemiyordur, hazır değildir bla bla.. Bu seçenekleri mantıkla uyumlu olarak daha da çoğaltmak mümkün..

Benim için ise durum tam tersi. Hayatımda nadiren de olsa birşeyler düzgün gitmeye başlamıştır veya en azından ben bunun için adımlarımı atmışımdır ki o insanı hayatıma sokmaya, onun hayatına girmeye karar vermişimdir. E hal böyle olunca 'cefakar' yönüm ağır basar ve çok kısa süreliğine de olsa yerden kesilmiş olan ayaklarımı yine asfalta teslim ederim. Ve en iyi bildiğim şeylerden birini devreye sokarım; 'fedakarlığımı'. Çalışmayı seven bünyemle kolları sıvar işe başlarım. Bu süreç geçsin de bir an önce (herkes gibi) hakettiğimiz mutluluğu yakalayalım diye yapmadığım şey kalmaz. 'Biz' olmuşuzdur ya bi kere, benim de sorunlarını aşmasında tuzum olması lazımdır. Ama sonu böyle olmaz. Hiç bir zaman da olmamıştır. O yemek hep 'tuzsuz' kalmıştır, ben onun hayatında olduğum ve olacağım sürece de hep 'tuzsuz' olarak kalacaktır. Sonra da kaçınılmaz son.. Sessizce taraflar iki ayrı yöne dağılacaktır..

'Cefasını sen çekersin sefasını başkaları sürer' sözü atalarımızın aklına düşerken acaba ben bundan önceki hayatımı mı yaşıyordum? Muhakkak beni parmakla göstermiş olmalılar, veya onların laneti üzerimde olabilir mi? Öyle olmalı çünkü bu insanlar beni hayatlarından bir sol ayak hamlesi ile attıkları zaman birden çiçeklenmeye başlıyorlar. Ya mükemmel bir iş sahibi oluyorlar, ya psikologları onları hayata döndürüyor, ya nirvanaya ulaşıp iç huzurlarını buluyorlar vs. ama ortak nokta; muhakkak hayatlarının aşkı ile tanışıyor ve uzun süre çoook mutlu oluyorlar.. Ben ise; ya hayatlarının görünmez kadını olaraktan tipex ile üzerime kalınca bir çizgi atılıyor ya da yine en iyi başardığım şeylerden biri olarak (her problemlerinde yanlarında olma kontenjanımdan dolayı olsa gerek) 'ağlanacak omuz gamze' levelına atlıyorum.. O zaman Polyanna karakterime bürünüp, başımızı 20 derece sola eğerek 'olsun, zaten alışkınım, sürprizlerle karşılaşmıyorum en azından, hep bildiğim son' diyelim de yazımız da burada son bulsun..

2009'da da yine aynı filmle huzurlarınızda olmak üzere...


P.S. Meliscim bu yazıdan sonra otizm'in hala yaşadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirsin. Hatta üzerinden geçelim; "Otizm üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır." sevgiler..

Zuzu's stuff..

Sayın Zaytolun,

Facebook sabahtan beri sabrımı ölçtüğünden olsa gerek, bir wall'a yazı yazdırmadı sağolsun. Kısalttım, kestim, biçtim ama her defasında 'Unknown Error'larla karşılaştıktan sonra bir süre 'error, invalid error, unknown error' gibi error-log'lara tahammülüm olamayacak. Bu sebeptendir ki, doğumgünü wall yazın ilelebet bu sayfada yaşayacak bilesin.

P.S. Biliyorum, bu hali kesinlikle vermek istediğim duygu yoğunluğunu öldürüyor ama sen muhtemelen duygusal-romantik-mıy mıy yüzümle sık karşılaşmadığın için şahsıma bu kutlamayı daha uygun bulursun. Gördün mü, nadiren istesem bile öküzlük çerçevemden çıkamıorum, çıkartılamıyorum! Napalım kısmet artık.

=)


'sıradan akan günlerin, tüm aynılıkların ve yüzlerinin her karesini ezberlediğimiz insanların klişeleşmiş ve bir o kadar kuru kuruya giden yavan sohbet ortamlarından sıyrılıp gerçek bişeylere başladığım..

suskunluğumuzun sebebinin türlü kelime oyunlarına ihtiyacımızın olmamasından sessizliğimizden anlam bulduğum..

ayrı yaralarda, ayrı yalnızlıklarda aynı geçmişi yaşadığım..

dünümü, bugünümü, yarınlarımı yaşanır kılan.. kılacak olan..

kurduğu her sıcacık cümlesinde acımasızca gözlerimi dolduran, her defasında üzerimde 'Dancer in the Dark'ı tekrar izlemiş etkisi yarattıran..

saçını düzleştirmeye de, beraber 'sex and the city' izlemeye de, kronik baş ağrısını çekmeye de, son parça çikolatamı paylaşmaya da, baharatsız yemek yemeye de, acısını çekmeye de, mutluluğunu paylaşmaya da, hayatımdaki yerine de tutkuyla bağlı olduğum dostum..

İyi ki varsın, iyi ki hep olacaksın..

Bir doğumgünün daha kutlu olsun..'


06.0cak.2009
14:41

ütopya.

Bir büyük yanılgıydı aşk 'sanmaktan ve umut etmekten' doğan..
Ve 'farkına varmakla' kendi ölümüne kavuşan..


20.Aralık.2008
00:37

sıradan bir iş günü sabahı..

Bugun karsidan karsiya gecerken trafik isiklarina bakmadigimi farkettim. Derinlerden yükselerek gelen korna sesi uykusuz bunyeme bir ninni miydi yoksa son zamanlarda fazlasi ile 'yer'e odaklanan gozlerime ve beynime bir cesit sinyal miydi?

Kirmizi dijital isikli sayilar geriye dogru saydikca ben de son donemde hep geriye dogru saydigimi dusundum. Kendimi, son zamanlarda canimi acitan durumlari fazlasi ile kafamda dolandirirken, bi yandan da 'cold case' misali gecmisimi didiklerken buldum. Belki de su an kafami mesgul eden seyleri bi sekilde gecmiste yaptiklarimla ve o zamanki durusumla kiyaslayip bir suclu ariyordum. Sonunda da oklar hep beni isaret ediyordu.

Belki de bu kadar uzulmemin bu kadar kirilmamin suclusu bendim cunku fazla dusunuyordum, belki de soru isaretlerini sevmedigim icin en kucuk anlardan bile hep bir sonuc cikarip, kendim icin en kotu olan sey ne ise hayatima da bunu yakistiriyordum. Bu sehrin griligine, bu yasananlara, bu umutsuzluklarima, guzellikleri haketmedigimi dusunup bu surekli dususlerimle yasamaya alismis miydim? Umudum olmadigi icin belki de doga bana karsiliginda hep hayalkirikligi veriyordu. 'Artik' ile baslayan cumlelerin inandiriciligina her ne kadar inanmasam da gercekten de artik birseyler yapmak lazimdi. Fazlasi ile etrafimdakileri ve etrafimdakilerin bana hissettirdiklerini, yaptiklari en ufak seylere bile kocaman anlamlar yukleyen, dusunen kendim icin 'umut verici' biseyler..

Mesela canimi en cok sikan seye kariyerime yonelmeliydim, mesela kendime hedefler belirlemeliydim, mesela uzun zamandir gormedigim arkadaslarima daha cok vakit ayirip onlarin farkli dunyalarini da kesfetmeliydim, mesela aynaya bakmaktan hoslanmayan bedenim icin onu daha 'kabul edilebilir' kilacak birseyler yapmali ve onunla sonsuza dek birlikte yasayacagimiz icin barismaliydim, mesela daha cok film izlemeli, daha cok kitap okumaliydim, mesela bir senedir her yildiz kaydiginda inatla tuttugum dilegimden vazgecip yerine 'daha mantikli' baska bir dilek koymaliydim.. Mesela kimimiz yanlis anlasilmaktan bu kadar cekindigine gore, sahiden de yanlis yaptigimiz birseyler oldugunu farkedip bu 'yanlisi' aşmali ve tutarli davranmaliydim.. Mesela aynen su an oldugu gibi kendimle daha cok yuzlesmeliydim..

Peki neden biz güzelliklere ve iyimserliğe bu kadar uzaktan giptayla bakip tebessum ederken kendimizi hep karamsarliga yakin goruruz ki.. Mutlulugun hala varoldugunu biliyorum, sanirim onu uzun zamandir inatla yanlis yerlerde ariyorum. Belki de 'yer'e degil de, biraz da kendi icime bakmayi aklima bile getirmedigimdendir..

Evet, sanirim trafik isiklarina artik daha cok bakmaliyim!


16.12.2008
10:35

hayalkırıklıklarına uyanırım ben her sabah..

çok yoruldum.
çok yordum kendimi.
çok tükettim.
çabuk tükettim içimdekileri.
hep derinlerde yaşadım.
yüzeysel olmayı beceremedim.
şimdi de boğuluyorum.
hepsi bu.


8.Eylül.2008
06:37
 
Copyright © 2010 android. All rights reserved.
Blogger Template by