11 Mart 2009 Çarşamba

all is full of me.


Bugün en yakın arkadaşımla evlilikten konuşurken aklıma düştü birden. Evlilik.. Bana ne kadar uzak, ama insanlar tarafından ne kadar da yakın tutulan bir kavram. Kavram demek doğru mudur bilmem, ama hep derler ya gelinlikler için, 'her genç kızın hayali' diye.. Benim hiç 'gelinlik' gibi içi boş hayallerim olmadı. Yanlış anlaşılmasın, hayali olanlara sonsuz saygım ve herşeyden öte desteğim vardır. Alay da etmem. Ama benim olmadı işte, hep içi boş geldi. Daha elle tutulur bulduğum, farkındalığa yakın bulduğum, daha güçlü olmayı hedefleyen hayallerim oldu benim. Marifet sayın diye de demiyorum bunu.. Belki de çiçek almak yerine 'yahu çiçek mi yicez, ona vereceğimiz parayla gidip burger'dan bişiler yiyelim' mantığında giden ilişkileri kendime yakın bulduğum içindir..

Zaman zaman ağır bassa da öyle çok odun da değilimdir, duygusalımdır, hatta dönem dönem fazlasıyla.. Ama hep bi taraftan da mantığımın elinden tutmuşumdur. Ne olursa olsun bırakmamışımdır.. Kendim için 'gerçek' olana beni yakın tuttuğuna inanırım.. O yüzden hiç bırakmam, elimden kayıp gittiğini anladığım anda kısa bir süre duygusallığımla başbaşa kalmanın tadını çıkarır sonra hemen düşerim mantığımın peşine.. Hatta bu yüzden annem bana bir keresinde 'o kadar herşeyin farkında bi çocuksun ki sen, hiç bir zaman dört dörtlük mutlu olamıcaksın' bile demişti..

Neyse..

Geçmişe gittim, içeri baktım. Ne genç kızken ne de şimdi kendiliğimden gelinlik kataloglarına bakmışlığımı hatırlamıyorum. Hatta çocukken bile eşin dostun düğününe giderken gelinlik giydirilen bi kız çocuğu olmamışım ben. Eğer tek isteğimiz birlikte yaşamak için imza atmaksa, bunu birbirleriyle alakası dahi olmayan yüzlerce insanın olmadığı bi yerde de yapamaz mıyız yani? Derdimiz 2-3 saat boyunca karşılıklı göbek atıp, makyajımızı akıtmak, topuklu ayakkabı ile ayaklarımızı şişirmek, bi geceye milyarlarca para dökmek, üstüne kendinden ağır takılar takmak, gecenin sonuna doğru çekilen fotoğraflarda bayık gözlerle bakmak, arkasında ismimizin baş harfleri olan kurdelalı bi araba ile kornalara basarak rahatsızlık verdiğimiz insanları kendimize küfrettirmek mi? Peki ya gelinlik? Yıllar yılı empoze edilmedi mi bize? Büyüyeceksin, evleniceksin, bembeyaz gelinlikler giyeceksin, çocuğun olucak diye.. Şahsen annem eskiden beri evlilikle ilgili düşüncelerimi bildiğinden olsa gerek bana ergenlikten sonra pek de böyle cümleler kurmadı. Belki de bu yüzden ben hep kendimi bildim bileli yalın olanı, naif olanı, kıyıda köşede kalanı sevdim..

Düğün törenleri de bana hep ambalaj gibi gelmiştir. Önemli olan niyet değil midir? Sanki o niyetin üzerini parlak ambalajlarla, paket süsleri ile kaplayınca daha mı güzel gözüküyor? Birbirine aşık, elele, iki gülümseyen insan.. Böyle yeterince güzel değil misiniz zaten? Ki nitekim hediyeye varmak için de o süslü parlak kurdelaları, ambalajları yırtıp atarız ilk olarak.. içindeki değişmez ki, hep aynı kalır..

Ben yine şehir hayatından sıkıldım anlaşılan. kafama bandanamı takıp, Büyükada'da bahçesi olan bi evin hayalini kurup yarına yabancılaşmadan önce yazıyı bitirmenin vaktidir.. Bu arada takmayın siz beni. Büyük konuşmamak gerek. Gelinliğinizi de giyin, düğün de yapın, yeter ki nasıl mutlu olacağınıza ve o mutluluğu nasıl ayakta tutacağınıza inanıyorsanız öyle yapın..

Current Song: Björk / All is full of love.

1 yorum:

Zeynep Tokmak dedi ki...

radarımdan sinyal geldi,açıp baktım hemen. ama ben seni fransız danteli içinde görüceme okadar eminimki bu kadar olur :))

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 android. All rights reserved.
Blogger Template by