15 Temmuz 2009 Çarşamba

Funeral for a friend.

Birisi demiş ki: "susuyorsam nedeni var, duruyorsam sebebi var, herkes rahat olsun herşeyin bir zamanı var". Üzerinde bolca düşündüm. Susma nedenlerimi düşündüm. Dostlarım benden "VURUN" emrini bekleyen askerlermişçesine iki dudağıma bakarken neden hala engellediğimi düşündüm. Son zamanlarda hep canavar gibi gösterilmiştim, arkamdan kimbilir neler söylenmişti, peki ben neden hala birşeylere zarar vermek uğruna kılımı bile kıpırdatmıyordum? Ben böyle biri değilim. Hiç olamadım. Nasıl kötülük yapılır, nasıl şart koşulur bilmiyorum, kimseden böyle birşey görmedim ki. Yaşananlara saygı duymayı öğrendim ben. Küs yatmamayı öğrendim. Veda edilecekse de yaşananların hakkını vererek etmelisin dediler bana. Bir keresinde biri bana "sen o kadar uyumlusun ki, dünyaya uyum sağlayamıyorsun" demişti. Kim dedi hatırlamıyorum. Öyle miyim bilmiyorum, olamam herhalde, neticesinde ben de insanım. Birkaç gündür gemiler yakılıyor hayatımda, köprüler atılıyor. Ben buna hiç alışık değilim. İçim acıyor bunları gördükçe, bunlara maruz kaldıkça. Bunları yaşayanın ben oluşumunun yanı sıra yaşatan insanların kimliklerine baktıkça kahroluyorum. Salaklık boyutundaki iyi niyetimden; napalım, olur, şaşırmıyorum, insandır yapar diyip kendimi telkin ediyorum. 25 senelik yaşantımda ne zorluklar atlattım, kaç kez düştüğüm yerden daha büyük yaralarla kalktım, ama babam dahil kimseden nefret etmedim. Şimdilerde nefret kavramını sorguluyorum. İçimi ne soğutur bilmiyorum, nefret mi bu, bilmiyorum.. Şu yarını belli olmayan ölümlü hayatımda herkesi andığımda gülümseyi istedim ben. Bana ne yapmış olursa olsun. Kimse nefret duygumu kazanacak kadar büyük yer kaplamadı hayatımda dedim hep. Şimdilerde o kaplanamayan yer gittikçe daha da taşıyor. Yine soruyorum, nefret mi, bilmiyorum.. Ezberlenmiş cümleler çıkıyor karşıma. Anlık sinirler oluyor, o "ömürlük" dediğim insanları "anlık" değerlendiremeyeceğim için geçiyor, sonrasında kızmıyorum. "Boşver, bu da böyleymiş" diyen insanlara hafif bir gülümseme ile tebessüm edebiliyorum. Sesimi çıkaramıyorum çoğu zaman. Var gücümle susarak haykırıyorum. "İlahi adalet" beni hiç bir zaman bulmadı, şimdi de bulacağını sanmıyorum. Yine de tutunamayanlardan olmamaya çaba harcıyorum. Ben hep bir anlık, bir günlük tepkimle yargılandım. Bu yargılama bitmedi, bitemedi.. Sonrasında yaptığım şeylerin hiç biri görülmedi, değer bulmadı. Kimse "neyin var?" diye sormadı. Beklemiyordum tabi ama "neyin var"dansa hep "dikkat et" dendi. Söyleneni yapan insan oldum, hep dikkat ettim. Bir adım geri.. Olmadı mı? Tamam, iki adım geri. Yine olmadı, geri attığım adımlar yetmeyince "neden bu kadar geridesin" denildi. Peki, dedim. İleri adım attım. Dur denilene kadar. Tek suçu herşeye rağmen insanlara değer vermek ve bunu dile getirmek olan birine yakışır bir şekilde yine yargılandım. İnsanlardan koparıldım. Zor durumda kalmamaları için her denileni yaptıysam da yetmedi, yine zor durumda bırakılan oldum. İyi niyetim, dostane tavrım hep yanlış anlaşıldı. İstisnasız yanlış anlaşıldı. Yanlış anlaşılmak ve iftira hayatımda en çok korktuğum iki şeydi. "Yanlış anlaşılan" birine yakışır bir şekilde infazıma karar verildi. Tüm suçların üstü kapatıldı, herkes bu mahkemede masum ilan edildi, bir tek benim suçum ortaya atıldı. Bırakın ben telafi edeyim dedim, çözümler sundum. Olmadı, "konuşmak yasak" denildi. Sağlam kalemin dokununca yıkılıveren kumdan bir kale olduğunu görünce, izole edilmeyi yaşadıkça hep "sen yaptın" denildi. Tek istediğim bana bunu derken kendilerine bir ayna tutmalarıydı. Suçlandıkça hırçınlaştım, yine sustum. Sonra hırçınlık yerini sakinliğe bıraktı. Yine yetemedim. Korudum, kolladım, bu defa da "suçu ve suçluyu korumaktan" yargılandım. Hayat devam ediyor. Tüm hoyratlığının yanında tüm güzelliği ve getirecekleri ile. Yepyeni başlangıçlarıyla. Aylardır süren bu sorgulanmamın sonucunda karar, beni yargılayanların mutlu olacağı şekilde sonuçlandı. Ben yine susucam, yine metanetimden birşey kaybetmeyeceğim, yine kimseye kızmayacağım. Ben sakin kalmayı biliyorum, arada suçsuz yere içeride yatan kişilerin kendilerini anlatmak için çırpınmaları gibi çırpındıysam da, kırıcı olduysam da sakin kalmaktan başka kendime yakıştırdığım birşey bulamıyorum. Utanmak, özür dilemek gibi bir erdemdir. Hiçbir hakları olmasa dahi, kişilerin hayatları ile oynarken insanlar utanmazlar. Belki sonradan utanırlar, ama dile getiremezler. Kaçarlar kendi bildikleri doğrulardan bile. İtiraf ediyorum. Ben utanıyorum. Hep mutlu görmek istediğim, "dostum, sadece dostum" bildiğim insanı zamanında bu kadar çok sevebildiğim, değer verdiğim, korumak adına kendimi çok kez ateşe attığım için hayatım boyunca da kendimden utanacağım ve bunun utancı ile yaşayacağım.

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Haftanın "şaheseri" üzerine..

Bu sözleri paylaşmak istedim, sindirebilmeniz dileğiyle..

Nine Inch Nails - Right Where It Belongs

see the animal in it's cage that you built
are you sure what side you're on?
better not look him too closely in the eye
are you sure what side of the glass you are on?
see the safety of the life you have built
everything where it belongs
feel the hollowness inside of your heart
and it's all
right where it belongs

what if everything around you
isn't quite as it seems?
what if all the world you think you know
is an elaborate dream?
and if you look at your reflection
is it all you wanted to be?
what if you could look right through the cracks
would you find yourself
find yourself afraid to see?

what if all the world's inside of your head
just creations of your own?
your devils and your gods
all the living and the dead
and you really are alone
you can live in this illusion
you can choose to believe
you keep looking but you can't find the woods
while you're hiding in the trees

what if everything around you
isn't quite as it seems?
what if all the world you used to know
is an elaborate dream?
and if you look at your reflection
is it all you wanted to be?
what if you could look right through the cracks
would you find yourself
find yourself afraid to see?

9 Temmuz 2009 Perşembe

Türkiye'nin Oprah'sı kim?

Oprah Winfrey'in Amerika üzerindeki etkilerini bilirsiniz. Bilmiyorsanız şöyle söyleyeyim, Oprah sadece bir gazeteci veya talk show'cu değildir. Amerika'nın can ciğer kuzu sarmasıdır. Ekranlara kitler, samimidir, sıcaktır, şakacıdır, özellikle de fast food çılgını XXL Amerikalı kadınların ilahıdır. Programında bir ürün tanıtırsa, ertesi gün o ürünün satışları da patlarmış, bunu da yeni öğrendim. Haberleri en çok yapılan ünlülerdendir. Oprah Winfrey ayrıca, Forbes dergisine göre 20. yüzyılın en zengin siyahi Amerikalısı ve 2004 yılı itibarıyla dolar bazında dünyadaki tek siyahi milyarderdir. TIME dergisine göre de her sene yapılan "Amerika'nın en etkili isimleri" listesinde hep üst sıralarda yerini alır. Hatta bunu da yeni öğrendim, Amerika'da "Oprah Effect" diye bir belgesel bile hazırlanmış. Hatta şu sıralar Oprah, televizyon kanalındaki tüm çalışanları ve onların ailelerine bir "gemi" tutarak onları 2 haftalık bir mavi yolculuğa çıkarması, tüm masrafları kendisinin karşılaması ve seyahatinde Türkiye'ye de uğramış olması ile gündemimizi meşgul etmekte.

Peki, sizce Türkiye'nin Oprah'sı kim? Yukarıda saydığım özellikler birçok insana "Türkiye'nin en güvenilir kadını" seçilen Seda Sayan'ı çağrıştırsa da ben bu görev titrine nedense Saba Tümer'i yakıştırıyorum. Saba da Oprah gibi senelerini gazeteye ve televizyona vermiş ama orta yaşlarının zirvesinde kariyerinin doruğuna ulaşmış başarılı bir televizyoncu. Bir anda sivrilen ve reytinglerini de aynı oranda sivrilten bir isim. Çok sempatik, doğal, gülüşü zaten şimdiden dillere destan oldu. Hatta gülüşü için onunla evlenirim diyen erkek hayranlarının bile sayısı gitgide artıyor. Ya çok seviyorsunuz onu ya da nefret ediyorsunuz. Programında konuşulan bir konu ertesi gün hemen gazetelerde veya haber sitelerinde "Saba Tümer'in programında bıdı bıdıyı açıklayan bıdı bıdı" şeklinde yayınlanıyor. Hemşeri kontenjanımdan da zaten yerini ayrı tutuyorum ayrı. İzmir milliyetçisi kendisi de benim gibi. Hem kilo bakımından da yakında neredeyse birbirlerini aratmayacaklar. Ne dersiniz, Saba Tümer'den bir Oprah Winfrey olur mu?

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Artık Kısa Cümleler Kuruyorum.


Sizi bilmem ama ben karar verdim,
Su gibi duru olup hep akmaya..
Başka sular tanıyıp çoğalmaya,
Dalgalanmaya, taşmaya..
Son günlerde çok düşünür oldum,
Zor zamanları çabuk atlatır oldum..
Yalnız mıyım insanlar içinde?
Arkadaşlarım, aşklarım içinde?
Yara aldım bundan iki yıl önce,
Hiç susmadım, şarkı söyledim günlerce..
Artık kısa cümleler kuruyorum.
Sevdiklerim, sevmediklerim yanımda.
Kabullendim her şeyi olduğu gibi,
Yola çıktım, yarınlara..
Son günlerde çok düşünür oldum,
Zor zamanları çabuk atlatır oldum..
Bakıyorum aynaya her gece
İçim rahat, biraz yorgunum sadece.
Hayatıma giren herkese, yaşanmış her şeye
Teşekkürler..
Büyüyorum sizinle..
 
Copyright © 2010 android. All rights reserved.
Blogger Template by